28 Ocak, 2010


Sen o boş bankın fotoğrafını çekerken yanıldın... Nereden bakacağını düşünürken kaçırdın gelenleri, gidenleri, ışığı, güneşi, karanlığı, fotoğrafı çekilesi milyonlarca kareyi. Müziğini unuttun herşeyin, unuturken susturdun, durdurdun, üzdün hepimizi, en çok da beni. biz seninle konuştuk, biz seninle ağladık, biz seninle koştuk, biz seninle durduk. sen duramazken, hepimiz ağladık. kırdığında taşları, kendini, duvarlara vurduğunda ellerini, bağırdığında, bağıramadığında sardık kollarını. kurtulma sözü verdin. tutmadın, kurtulamadın. yalanlarına ise hep güldün, ağlanacak yere... yalan söylemeni değil, yalanlarının sebebini iyileştirecektik. duyamadın, oralardan duyamazsın, artık hiç duyamazsın.

26 Ocak, 2010


Küçük kasabamın en güzel köşesi benim... En güneşli, en beyaz, en rahat, en sıcak, en durağan, en dingin, en hareketli, en temiz... Sıcağı ve soğuğuyla, içinde kalabalığa ve karmaşaya yer vermeyen, gerekmedikçe... En güzel seslerin ve renklerin bir araya geldiği, benim harikalar diyarım... Daha iyi anladım ki, herşey burada koruduğum kadar güzelmiş... En yakınlarıma karşı bile, bu alanı korumasız bıraktığım zaman, yakınıma yakın olamıyorum. Herşey dağılıyor o zaman bir anda, her şey toz oluyor bende, ben de... İşte o zaman herkese haksızlık yapma hakkı kazanıyorum kendimce. Herkese haksızlık yapabilmek için ise odamın dağılmış köşelerini gösteriyorum, düşmüş boya parçalarını, kendisine ayıp edilmiş aynaları, kısa gelen gömlek kollarını... Özenli olmazsam köşeme karşı, köşemde dansederlerse hele bir de, öldürüyorum yakınlarımı ve kendimi... Katil oluyorum, köşeme kaçabilmek için, kendime sarılmak için. Bu yüzden dansederken dikkatli olmalıyım, diyorum.

17 Ocak, 2010

hoşgeldim

yeniden hayata dönmenin alınan ilk nefesinde,bir çimene koştum... derin derin alınan nefesin en yaktığı an, en dönülmez hamleleri yapıp, oturdum yerime, sakin. hoşgeldim. nefesim ve sesim bir daha susmasın..