10 Kasım, 2011

BUGÜN KİTAPLARDAN KAFKA: DÖNÜŞÜM ve FİLMLERDEN DAVID LYNCH: THE ELEPHANT MAN (FİL ADAM)


Ben bir sabah yatağımda böcek olarak uyansam ne yapardım? Nasıl insan içine çıkardım? Öğrencilerimin, işverenimin, arkadaşlarımın, ailemin karşısına nasıl çıkardım? Hayatımın en değerli karelerinde yanıbaşımda duranlar nasıl tiksinmeden, korkmadan bakarlar yüzüme? Korkmazlar mı benden? Ya onları ısırırsam? Ya bir de pis kokuyorsam? Nasıl sarılır sevdiklerim bana? Üstüne üstlük tüylü, korkunç antenlerim varsa? Şimdi iki elim,iki ayağım, bir burnum, iki gözüm, saçlarım var diye sevdiklerimle bir arada, sarmaş dolaş olabiliyorum rahatça... Fakat alışılagelmedik bir görüntüye sahip oluversem, baştan sona tüm hayatım değişecek mi? Annem gözlerini dikip bakamayacak mı gözlerime?

Biraz daha gerçeğe indirgeyeyim bu durumu. Mesela cüzzamlı bir kadın olsam. Özel bir kursta öğretmen olarak çalışabilir miyim? Yaşadığım evde yaşıyor olur muyum? En yakınlarım hayatımda olurlar mı? Bakkal amca, pastanedeki çocuklar, her sabah karşılaştığım güvenlik görevlisi şen şakrak "Günaydın!"laşabilirler mi benimle? Bir bankaya girdiğimde, görevliler yüzüme aynı sabit, yapmacık gülümsemeyle bakıp: "Buyrun!" derler mi? Heralde ben bankacı olsam ve böyle bir müşteri gelse, onun yüzüne bakarken zorlanır, mümkün olduğunca gözgöze gelmemeye çalışırım.

Daha da gerçeğe indirgeyelim. Yarın kolumu ya da başka bir uzvumu işe giderken, canım İstanbul trafiğinde, çok olası bir trafik kazasında kaybetsem ya da yamultsam? Biraz iğrençleşsem? Belden aşağısı olmayan selpak satıcısından selpak alırken yüzüne bakamadığım bir kaç zaman geliyor aklıma şimdi... İnsanlar benden bu şekilde kaçsa. Yüzüme bakamasalar, baktıkları zamanlarda ise artık ezberlemiş olduğum tiksinme, korkma, ürkme, şaşırma ifadelerini görsem. Ya da garipsemediklerini göstermek için aşırı hareketlerle koca ağızlarını ayırıp, dişlerini göstere göstere yapışkan bir şefkatle yaklaşsalar bana en iyi ihtimalle. Her türlü 'üvey' muamelesi görsem...

Bir de tüm bunları ideolojik boyutta hayal edeyim. Çok başka düşünsem, başka davransam; çevremden siyasetle ayrılsam mesela. Milyonlar bir şeyi bağırırken, başka bir şey konuşuyor olsam? 'Öyle olmayabilir mi? diye düşünsem ve bunu paylaşmaya cesaret etsem insanlarla... Çoğunluğa göre bir çeşit eksik, fazla yahut defolu olsam. Birilerinden yana olmayıp, daha farklı düşünceler, yollar, kendimce çözümlerle onların en tersine gelsem mesela? Hiç duymadıkları bir şey duydukları için deli mi derler? Yoksa zararlı mı? En yakınımdakiler gözlerini dikip bakabilir mi gözlerime? Öğrencilerimin, işverenimin, arkadaşlarımın, ailemin karşısında şimdiki gibi durabilir miyim? Hayatımın en değerli karelerinde yanı başımda duranlar nasıl tiksinmeden, uzak hissetmeden bakarlar yüzüme? Korkmazlar mı benden? Şimdi aklıma benim gibi düşünmediği, yaşamadığı için yerden yere vurduğum insanlar geliyor. Konuşmasını "garip" (yabancı, defolu, farklı -benden farklı-) bulduğum için, eksik, defolu gördüğüm insanlar...

Bir kitapla, bir filmle kendimdeki ayıbı görüyorum ve benden başka olanın, bana ters duranın gözlerinin içine içine, sonra içine bakmam gerektiğini ve yine de ama yine de 'rağmenlerimi' de tedavi edip, 'anlamam' gerektiğini fark ediyorum. Fiziksel ya da düşünsel farklılıkların uzaklaşmak için bir neden olmadığını, uzaklaştıkça aranın açıldığını anlıyorum. Böceklerin hikayeleri, yamuk yüzlü fil adamların da duyguları olduğunu öğreniyorum.

2 yorum:

  1. Çok güzel olmuş yavrum.Tim Burton'un Makas Eller'ini de izlemediysen izle bu yazıyı destekler nitelikte.

    YanıtlaSil