-Neyin hikâyesi bu?
-Birileri arasında
konuşuyor. Bak, böyle diyaloglar diyaloglar…
-Kaç kişi konuşuyor
yani? Birileri kim?
-İki kişiler. Diyalog
işte. Bir çift arasında geçiyor. Ya da monolog… Bir kişiyle aynı kişi arasında
geçen tartışmalar, konuşmalar, gülüşmeler.
-Nasıl yani? Deli
miymiş?
- Nasıl yani nasıl?
Delidir belki, belki de yalnızdır. Belki yalnızlıktan delirmiştir adam, kendi
kendisine konuşuyordur. Belki de yalnızlıktan delirmemek için kendi kendisine
konuşuyordur. Belki kendi kendisine konuşmuyordur canım, bize öyle gelmiştir.
Belki biz hepimiz deliyizdir de, o akıllıdır. Ama Sel Yayınlarından çıkmış, 127
sayfalık kitabın arka kapağında şöyle bir yazı var:
“Bir karakış boyu,
ülkemizin doğusunda Hakkâri’nin 13 haneli, 114 nüfuslu Pirkanis adlı dağ
köyünde, anmak, anımsamak, anlamak, sormak, karşılık aramak, ayakta kalabilmek
için sürdürülen yalnızlık konuşmaları.”
-Arka kapakta yalnızlık
konuşmaları diyor ama iki kişi, birlikte yalnız olamaz mı?
-Hayır, efendim,
söyledim ya, adam yalnız, içinde birden fazla kişi var, adamın başına
üşüşmüşler işte, susmuyorlar.
-Adam olduğunu nerden
bildin?
-Bilmem, öyle geldi
bana.
- Hep öyle olur zaten.
- Cinsiyetçiliği falan
bırak şimdi, cümlelere bak, üsluba bak:
"yünlerin kokuları
ağaçların zamanları
dönen dolapların
girdapları
bir mırıltı gibi
yansıyor bizde.
Yazgımız bu."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder